20090415

Ben bu çocuğu çok seviyorum.

20090410

Sabahtan beri Yağız'ın bilgisayarının üzerinde duran poşet içindeki dilimli tost ekmeklerinin amacını çözmeye çalışıyorum. Durmadan düşünüyorum, hiç ara vermiyorum. Henüz bulamadım ve aslında o kadar da önemli değil, şimdi farkettim.
Bak ne farkettim, action sampler'a film takmak bayaa zormuş.
Obama'ya şarkı yazan Mustafa Topaloğlu'na buradan sesleniyorum.
Hellıııooğoğoğoo

20090409

Dişi yakarış dünyanın en güzel skeçlerinden biridir.
İlkin'i çok özledim.
Invaders Must Die, Music for the Jilted Generation'a mı benziyor biraz.
:kalpler: :sevgi kelebekleri: :neşe:

OHA LAN ÇOK ÖZLEMİŞİM PRODIGY'İ

heyecanlandım. of.
Bir de Dredg ve Rammstein'dan yeni albüm bekliyoruz. Onlar da hayırlısıyla çıktığında Last FM'de estireceğimiz bayram havasını bir düşündüm de.
Şu anda bilgisayarıma inmiş olan "Invaders Must Die" albümünü büyük bir heyecan ve keyifle dinliyorum. Ah Prodigy, sen nelere kadirsin. Ah abi, sen de ne kadar pissin..
Sol bacağım yeniden kaşınmaya başladı. Sürekli kanamasından illallah dedim. Bu sırada da günlük yazıyordum.
Gecenin 2'sinde Invaders Must Die albümünü indirmeye kalkmak, muhtemelen dinleyemeden uyumaya sebep olacaktır.
Bir gün daha bitti diye sevinirken, aklıma "Hemoroid Android" ve "Emrine Amadeus" esprileri geldi. Sonra da canım Rumeli köftesi ve "az helva" istedi. Bu kadar.

20090408

Pislikten üşümek diye bir olay var mı? Varsa ben tam olarak onu yaşıyorum şu anda.
Dredg'in "Dililililililililililii" gitarını seviyorum en çok.
Hani uzun zamandır konuşmadığınız bir insanla karşı karşıya gelip kısaca sohbet ettikten sonra, o kişinin durup, hayatınızdan aylar önce çıkardığınız bir insanın hatırını sorması ve sizden ona selamını iletmenizi istemesi bir saniyeliğine size koyuyor ve siz olanları anlatıp anlatmamak arasında kalakalıp sonra da "bu da böyle bir anımdı" deyip gülüp geçiyorsunuz ya, işte o sırada kolunuzdaki saatin varlığını hiç düşünmüyorsunuz. Ya da ayakkabılarınızın rengini.
Dünyanın ne kadar küçük bir yer olduğunu Facebook'ta biraz dolaşınca daha iyi anlıyorum.
Bir de eminim ki "lan bu sefer ciddi fotoğraf çekelim" başlığı altındaki isteğimizi yine yerine getiremeyeceğiz.
Artween, Durock, Punkart, Goethe-parmak ve Punkreas gibi kelime oyunları artık yasaklansın.
Burçin bana üç seferdir çantamı hazırlayıp hazırlamadığımı soruyor. Hayır deyince de "oğlum acele et, yarını sayma, perşembeyi ve cumayı da salla, al işte zamanın kalmayacak" diyor. Aslında haklı. Sayılı gün çabuk geçer en nihayetinde. Ben de hazırlanmaya başladım. An itibariyle izleyeceğimiz tüm filmlerin DVDlerini masamın üzerine koydum, hatta öyle ki kendime bir "yapılacaklar listesi" hazırladım. Cumartesi sabahını dört gözle bekliyorum. Hiçbir zaman kimseye yar etmeyeceğim sapları beyaz / siyah kolpa wayfarer'ım ve "bu sefer az şey götüreceğim" diyerek doldurduğum koca bavulumla "Sabiha Gökçen aslında benim alnım, ekik ekik" esprileri yaptığım annemin bana zoraki gülmesini izleyerek tüm sapakları kaçırıp geç kalma korkusunu iliklerimde hissetmek için sabırsızlanırken, kendi kendime kurduğum felaket senaryolarının gerçekleşmemesi için dua edeceğim. Bulutların üzerindeyken yine aynı açıdan fotoğraflar çekecek ve aynı şarkılar eşliğinde hostesi duymamazlıktan geleceğim. Belki de herşey değişik olur bu sefer, ne bileyim, solda değil de sağ tarafta oturur, dredg değil de radiohead dinler ve uykusuz yerine kitap okurum.
Bir de havanın güzel olup olmamasına bağlı kalarak etek ile pantolon giymek arasında sürekli gidip geleceğim bu son 3 günümde, bacağımdaki o muhteşem, nereden geldiği belirsiz yaraları, ne olursa olsun kaşımamam gerektiği ikazlarını hiçe sayarak sürekli kanatmayı ilke edineceğim.
Son olarak ise, pazardan alacağımız 35 kilo erik'le ishalden ishale koşacak ve nisan güneşinin yumuşattığı rüzgar ile içeri giren, havada uçuşan toz parçacıklarını sayarak mutluluktan öleceğiz.
Hayallerin gerçek olması, hatta öyle ki evlilik.
35 değil, 35,5.
Sanırım benim en sevdiğim blogum bu. Şu anda nedense buna karar vermiş durumdayım. Atom ve RSS modüllerine kapalı olduğu için de ayrıca memnunum bu blogumdan. Hem ferah, beyaz falan. Hem yazılar küçük. Hoş bir tat veriyor yani.

20090407

Şimdi düşündüm de, canım gerçekten çok sıkılıyor.
Ben bir müzik grubunun lideri olsam yeni çıkaracağımız albümün her şarkısının birbiriyle bağlantılı olmasını sağlardım. Şarkıların isimlerini de diğerleriyle bağlantılı yapardım. Hatta o kadar abartırdım ki hayranlarımız albümün şifresini çözmek için ölüp biterlerdi. Ama bunun için önce bir enstürman çalmam ya da iyi şarkı söyleyebilmem gerekiyor. Siktir et o yüzden.
Bu hayatta bir giydiği herşeyi kendine yakıştıran bir de "subterranean" kelimesini hatasız telaffuz eden insanlara saygım sonsuz. Ben de sümkürürken burnumu kanatabiliyorum, ne olmuş yani?
Başka birinin evinde tuvalete gidemiyor olmak aslında göründüğünden çok daha büyük bir sorun. İnsanı huzursuz ediyor. Hele 3 gün sıçamadığını düşünsene. Bildiğin evlat acısı. O yüzden mesela 15 günlük tatilimin 5 gününü umumi tuvaletlerde geçirmeyi planlıyorum. Ayrıca çişimi yaparken gürültü çıkmasın diye sifonu çekiyorum ben.
Dünyanın en sürreal ortamı nüfus idaresidir. Ayağı hep aynı basamağa takılan onlarca insan, kavga, gürültü, "ehliyet yok paso olur mu?" diye soran gençler, sümküren insanlar ve kötü çıktığı gerekçesiyle nüfus cüzdanlarına başka fotoğraf koymak için getirdikleri fotoğrafların diğerinden daha kötü olduğuna karar verip geri dönenler.

20090406

Bir de "Spatula"ya "İspatül" diyen ev hanımları var ya hani. Allah varsa önce onların belasını versin.
1 Nisan şakasını yediğim ve 1 nisan olduğunu farkettiğim ilk anda söylediğim şey "amına koyayım" oldu. Annem bana "çok ayıp" diye saydırırken ona "sanki sen hiç küfür etmedin gençliğinde lan" diye rest çekmek istedim. Ama elinde spatula vardı, biraz korktum doğrusu.
Şimdi düşündüm de ben çok terbiyesizleşmişim. Üstelik ana kuralı "osuruk deme pırt de" olan bir ailenin mensubuyum.
Eskiden Deviantart'ta hediye gelen subscription falan bitince renkli renkli şekilli journal'lar yazamadığım, sayfama fazladan "modül" ekleyemediğim, ana sayfada ve kişisel galerilerde az fotoğraf gördüğüm için üzülürdüm.
Şimdi hiç sikimde değil.
Osuruğu çürük yumurta gibi kokan insan kendiyle gurur duymalı bence.
İşte böyle zamanlarda sevgilimle çok gurur duyuyorum. Güzel Türkçemizi katletmiyor. Arada bir dahi anlamındaki -de eklerini birleşik yazabiliyor ve benimle iddiaya giriyor ama yazı dili o kadar da önemli değil.
Konuşurken hiçbir hata yapmıyor mesela ben ona bakıyorum daha çok. İnsanı hayattan, aşktan, bahardan, çiçek böcekten soğutmuyor.
Düşünsene mesela "şemşiyeni aç ıslanacağız, üstelik çantam da bez, içindeki püsküvütler ıslanacak. eve gidip bi kavaltı edelim sonra da feysbuğa gireriz, ama dur ya, laptopun şarzı yok" diyen bir sevgilim olsa arkama bakmadan kaçarım lan.
Bir de yağmura şemşiye ve çayın yanında püsküvüt var ya, onlar insanın psikolojisini daha da zedeliyor.
En nefret ettiğim insan tipi, karşılıklı konuşurken konunun Facebook'tan açılması üzerine "geçen gün faceboğa girdim" diyendir. "feysbuğa" diye de okunabilir. En tehlikeli canlılardır, uzak durulması gereklidir kanımca. Bir de "kahvaltı" yerine "kavaltı" diyenler vardır ki onlar zaten ben bu yazıyı yazmadan baya önce öldüler.
Böğrek.
Yaşlanıyoruz sevgili Burçin. Nerede o eski muhabbetler.
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif Sanem Karakoç is now in a relationship with Ajdar Anık.
Hayatında başarılar dilerim.
Ayrılırım çok net.
Özür dilerim Burçin ama benim tam 28 tane boğazım var ve hepsi ağrıyor.
Üzerinde Mr. Happy olan Adidas Superstar'lardan bulursam Burçin'e alacağım. Hergün evden çıkmadan önce webcam'de onları giymiş mi diye kontrol edeceğim.
Melisa Yıldırım at 11:01pm
tek kelimeyle çok güzel olmuş...

"çok güzel olmuş" tek kelime mi lan?

20090405

18 Temmuz 2009
Coldplay.

Los Angeles. C.A.
Babamın Burçin'i kız zannetmesi.
Düşünülenin aksine dağınık odamdan çok memnunum. Üstelik hala boğazlarım ağrıyor.
Burçin yumurtalar ile çekilen konsept fotoğraflarından nefret ediyor ama birşeyi unutmuşa benziyor.
Kitap arasına UV filtresi konularak kalp gölgesinin elde edildiği, isimleri genelde "kitap sevgisi", "kitap okumak aşktır" olan fotoğraflar da en az yumurta konsepti kadar yasaklanılası.
Fotokritik'e sevgiler, ışığınız bol olsunlar.

20090404

Bu hayatta en çok sevdiğim koku Vanilin paketini açtığımda ellerime sinen aromadır.
Ego, dünyanın en korkunç ve yok edilmesi en lüzumlu olayıdır.
Eddi Reader'ın Kawasaki konserinde her şarkının sonunda "Arigato" diye bağırması.
Ha, unutmadan, ruj sürdükten ve sümüğünüzü sildikten sonra dişlerinizi fırçalamadığınızı hatırlarsanız kışı beklemeden de intihar edebilirsiniz.
Bir de ruj sürdükten sonra burnunuzun akması ve sümkürürken tüm sürdüğünüz rujun peçeteye bulaşması.
Kartopu oynamaya çıkmak üzere 35 kat giyinip sıcakladığınız o anda çişinizin gelmesi bence direk intihar sebebidir. Hani bu yazı dolu dolu geçirin bence.
Sanırım sevgili babam gerçekten evlenmemden korkuyor.
"Nilgün Teyze"ler hep çok tatlı olmuştur.
Mesela benim annem de geçen gün babamla aramızdaki erken yatma muhabbetine atlayıp "Elif'in erken yattığını düşünsene" dedi.

20090403

süpanekeallahümmevebihamdikvetebarikesmükvetealaceddükvelailahegayrük.
OHGOD
bir yazıyı kopyalamış, yapıştıracağım yeri beklerken elimin ağırlaştığını hissediyorum. beyin, sen nelere kadirsin.

20090402

firefox'un arkasında kalmış ve maximize gibi görünen ancak olmayan photoshop'un kapatma düğmesine yanlışlıkla bastığım ve programın, içindeki tüm işlenmek için bekleyen fotoğraflarla birlikte bir anda kapanması anında sarfettiğim cümle;

"insan bi sorar ya"