20100911

Evde yapılan strawberry lemon drop. İyi ki doğmuşum.

20100425

Ne zaman geçecek bilmiyorum ama boğazdaki bitmek bilmeyen gıcık kadar rahatsız edici bir yalnızlık.
Mesela şu an kendimi inanılmaz yalnız hissediyorum.

20100408

Hayatımda hiç orijinal Moleskine'im olmadı. Bunu daha önce de söylemiştim sanırım.
Dia hamallık.
Kola'dan, mavi ojeden, Ilford Hp5'ten, Dredg'den ve Burçin Esin'den vazgeçmem.

20091216

Ağladım, rahatladım.

20091031

Genellemeleri çok severim. Mesela tüm kel insanlar çok konuşur.

20091027

Gmailimde biriken mesajları seçip silmekte çok zorlanıyorum çünkü "sil" komutu neredeydi diye saatlerce bakındıktan sonra "çöp kutusuna gönder" diye bir tuş olduğunu farkediyorum.
bige.:
*o tatlı dilin güler yüzün inan ki yürek hoplatıyor.
Moontalk:
*farkında değil misin herkes peşinden koşuyor.
fiveyearswithoutyou-theycouldn'ttearamomentfrommymind-butmemoriesfadeandsodidyoursyouknowit-doesn'tmatteranymore .
Devics mazoşizmdir.
Devics faşizmdir.
Peki ya fotoğraf basan, film saran, yıkayan, aynı zamanda karanlık korkusu olan insanın çilesi nedir?
Eller kimyasal kokmaya başladı, gözler karanlığa alıştı.
Hayat ne kadar garipleşmeye başladı yahu. Siyah beyaza döndü sanki.
Kasım geliyor.
Asıl güzel şey ise post rock dinleyen bir kız arkadaşım var. Üstelik ismi B harfi ile başlıyor.
Holga'nın içine ışık girmesine ba-yı-lı-yo-rum.
İnat ettim, bırakmadılar. Sahibim var.
Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi. Nokta, çizgi.
Peki neden SALYA?
Bir de Bige dedi ki, "eğer öyle bir şeyler çizip yapıştırırsan dolabı kapatamayız." Haklı.
Bige'yle dolabımızın içi pembe. Üzerine yeşil keçeli kalemle dredg logosu yaparsak ne kadar gözümüz bozulur acaba.
Çağrı, sen kocaman bir çılgınsın.
Temel Tasarım İlkeleri, sen nelere kadirsin.
Böyle bir blogum olduğunu unutmuşum.
Hani demişler ya, "I'll never leave this place, the place where I was born." diye.
HAH, doğru demişler.

20090911

F100 HEHEHEHE.

20090909

Siz de boğazlı penyenin üzerine askılı tişört giyen kadınlara götünüzle gülmüyor musunuz?

20090907

Kendimi bazen çok güzel, bazen çok çirkin hissediyorum. Ama ortası yok. Yani "bugün de idare ederim" olmuyor hiç.

20090905

Bazen içimdeki kendime olan nefret öyle derinden geliyor ki.

20090903

Yarın Eymen'le piknik yapacağız. Ekoseli gömlek ve kareli piknik örtüsü eşliğinde. Bence çok güzel olacak, özledim seni dude.

20090828

Bazı hayvanların bir genel isimleri vardır bir de insanların onlara taktıkları özel isimler. Mesela kediye "pisicik", köpeğe "kuçu kuçu" falan. Ben odamda bir sivrisinek besliyorum, adını da "Orospu Çocuğu" koydum.

20090823

We are the dollars and cents.
İnat etsem bile, bırakmazlar sahibim var.

20090806

20090729

20090727

Sabah olmuşsa kimin umurunda haydi dostlar yanıbaşıma.

20090720

Uyurken o kadar çirkin oluyorum ki uyuyan güzel diye bir masalın varlığından şu anda haberim oldu.
Uyurken o kadar çirkin oluyorum ki annem gelip yorganla suratımı örttüğü için zor nefes alıyorum.
Uyurken o kadar çirkin oluyorum ki görseniz hemen uyandırmak istersiniz.
Uyurken o kadar çirkin oluyorum ki evleneceğim insana kendi iyiliği için ayrı odalarda yatmamız gerektiğini söyleyeceğim.
Uyurken o kadar çirkin oluyorum ki bunu gören insanlara acıyorum.

20090718

İnsanoğlu, arkadaşlarına kıyafet muamelesi yapıyor. Yeni kişilerle tanışıyor, böylece eskileri bir kenara kaldırıyor. Yeniler dandik çıkıp bir kaç yıkamada yırtılıp çöpe atıldığında, eskiler çoktan küçülmüş oluyor.
"Bunu giyerim ya" sözüne kurban gittikten sonra o bekletildiğiniz rafta yıllarca dokunulmadan duracaksınız öyle. Ne acı değil mi. Evet öyle.
Hayır yani, kaptırdım, ucla'ya kadar gidiyordum.
Kendime ve yön kabiliyetime güveniyorum. Sepulveda ise dünyanın en uzun caddelerinden biri.

20090714

Ama bugün soğuğum.
Ama yarın çok sıcak ve sevgi dolu da olabilirim.
Ben dengesizim. Yani şöyle, mesela bugün soğuğum.
Artık bazı şeylerden eskisi kadar keyif almadığımı farkettim.

20090709

The glass is half empty. Dredg, seviyorum seni.
Uzay çağında destek, elde etmesi çok zor olan bir manevi değerdir.
Ayrıca geceleri uykuyu hiç sevmezken sabahları kendisine aşk atıyorum.
Sevgiliyle olmayan uykuları uyku saymıyorum. Zaman kaybı yani.
Artık genç fotoğrafçıların Balat'ta fotoğraf çekmeleri yasaklansın. En azından Balat'ın girişine caydırıcı bir fiyat falan konulsun mesela. Hem çevre kalkınır biraz.

20090702

Bugünlerde nazara inanıyorum. Hayır yani, çok saçma çünkü.
Duygu'yu özledim ve sürekli yanında olduğunu duyduğum insanları kıskanmaya bile başladım. Ama merak etme duygu, iyi huylu bir kıskançlık seyrediyor.

20090701

Mest oldum, vallahi jest oldum. oooo.
Ailecek mustafa sandal söylüyoruz. Aile dediğim de Feriba ve abim, ortalarında yattığım yeni ailem.
Hiç birşeyin eski havası kalmadı. Yok.
Burada karınca çiftliği var lan, hani filmlerde hep masa üstünde durup yere düşüp kırılan ve evi karınca basmasına sebep olan oyuncak.
Sen amcanın kulübesi.
Eğer bir gün çocuğum olursa adını sen koyucam.
Hayatımda Rammstein dışında hiç boyband dinlemedim. (selam)
Doruk'un 'hadi odama geçelim' demesini çok seviyorum.
Eskisi gibi olmamızı çok özledim.

20090626

Fotoşop yapmak için sabırsızlanıyorum. Silivri.
Allahım ben Bu insanı neden bu kadar çok seviyorum, neden.
Fotoşop kurmak neden bu kadar uzun sürüyor?

20090625

Hayatımda hep çok iyi taklit yapabilen bir insan olmak istedim. En iyi yapabildiğim taklit ise Banu Alkan taklidiydi. Artık onu da yapamıyorum. Ne büyük hayalkırıklığıdır.

20090624

Amerika'dan Ay görünmüyor sanırım. Ne iş?
Geçenlerde Urban Outfitters'a girip hiç birşey alamadıktan, hatta pahalılığından dolayı neredeyse dokunamadıktan sonra Forever 21'e gidip o manyak indirimdeki herşeyi satın aldım ve mağazadan çıktığımda çok ama çok yüksek sesle ''Urban da bok yesin!'' diye bağırdım. Artık nasıl haset ile dolmuşsam.
Kesinlikle Twitter'ı bloglarıma tercih etmiyorum. Blog, çok karizmatik birşey bence. Mesela yazılanlar afişe edilmiyor blogda. O öyle kalıyor. Sadece giren bakıyor. Daha özel. Öyle denk gelip okuyamazsınız mesela blogları. Girip bakacak, takip edeceksiniz. Daha özen gösterilmesi gereken birşey. Sebze yetiştirmek, onlara masal anlatmak, hikaye okumak gibi adeta.
O yüzden Twitter bok yesin.

20090617

Günlük Burç Yorumu (16.06.2009)

Baştan isteksizlik duyup sonradan istekli davranacağınız uzun sürecek bir yolculuğunuz olabilir. Bu yolculuktaki önem sırasını doğru yapmanız gerekiyor.

Ovye men, ov ye.
Abimin buralarda yaşamasını en çok istememin sebebi, beni gecenin bir körü msnde görüp "manyak sen daha yatmadın mı?" diye sormasını özlememdir.
Çok hassas bir konu olmasına karşın aslında ben System of a Down'u çok seviyorum. Özellikle ilk albümlerini. Ama aslında allah belalarını versin tabii ki.

20090616

Kıyamam.
Moontalk:
bu baştaki freestyle mıydı?
y3k:
hangi baştaki hayatım eheu
Bir insanın boş olup olmadığını, yazdığı yazılarda ne kadar çok üç nokta kullandığına bakarak anlayabilirsiniz.

20090602

Hadi artık ben en iyisi uyuyayım.
Mesela ne garip ya, şu anda ben bunu yazarken bir kişi otobüsle istanbula geliyor, bir kişi bavul topluyor, biri çok alakasız öğle tatiline çıkıyor, diğeri bisikletle şehri dolaşıyor. Uyuyanlar da var tabii, karnavalda eğlenen de, lunaparkta kusmak için çöp tenekesi arayan da, hastanede yatıp iyileşmeyi bekleyen de. Oha lan, dünya ne kadar büyük. Hiç düşünmemişim daha önce gibi oldu ama her düşünüşte insana biraz daha garip geliyor yaşam denilen olay. Allah allah ya bak şimdi gerçekten aklıma takıldı. İnsan kusmak için çöp tenekesi arar mı ya?
Karnımdan öyle bir ses geldi ki neredeyse gürültü yapmamak için mutfağa gitmememin bir anlamı kalmayacak.
Deli açım ve sırf çok gürültü çıkaracağımı bildiğim için mutfağa gitmiyorum. Sabaha karşı ölümü bulmasınlar.

20090601

Hani kırtasiyede falan bir kalemi denemek için o kalemle ismini falan yazar ya insan. Ben hiç ismimi yazmadım. Hep "naber" yazıyorum. Böyle.
Issız bir adaya düşsem yanıma alacağım üç insan?

20090531

Heveslenmiyorum, heveslenmiyorum, heveslenmiyorum.
Kesinleşmesini çok istemesine rağmen, kesinleşmesini çok istemekle sağlayamayacağınız ve kesinleşmeden heveslenmek istemediğiniz şeyler var ya hani, eğer kesinleşmeden heveslenirseniz hep fos çıkıyor ve bunun acısını yaşamak hayatta görebileceğiniz en büyük hayalkırıklığıdır bence.

20090530

Sadece 19 gün kaldı. 3 hafta. 3.
Birşeyi çok istersen olur derler ya. Yalan. Bir şeye ancak istemediğin zaman sahip olabilirsin çünkü.
Bugün Eddi Reader'ı ne kadar sevdiğimi bir kez daha hatırladım.

20090529

Burçin Sims 2'yi indirmeye çalışırken Sims 3 çıktı.
Moontalk:
küçükhesaplar.com
ekin:
kızolmakböylebişi.com
Seni sabahın köründe havaalanından almak için sabırsızlanıyorum.
http://ffffound.com/image/1c0713b2b6e4c268e04cb3f733566cf013ab915f

korkmaya başladım.

20090528

Ben de tam tersi, Twitter'dan hiç keyif almadım.
Alkışlarla yaşıyorum.
Hayatımda en çok kırmak istemediğim insanı kırıyorum. Ne güzel.
Evimde bir tane bile boş cd olmaması.

20090526

688 uğurlu sayımdır bundan sonra. Bir de 87.
Bugün anneannem bana Bıdık dedi.
Ben Halep'te 70 arşın atlıyorum, bilginize.

20090525

Duygu:
bu sıcakta
gir soğuk duşa
of nasıl iyi gelir
koltukaltına

20090524

Gizliden gizliye, aslında senden nefret ediyorum.

20090523

Amaaan, vazgeçtim.
Hayatta hiç şımarık bir insan olmadım. Ne kadar mutlu olsam da şımarmamaya özen gösterdim. Şimdi size beni kendinizden soğutmanın bir yolunu söyleyeyim;
Bana şımarık biri olduğumu söyleyin.
Sabah erken kalkınca o gün boyunca aklıma gelen yapmam gereken işlerin hepsini unutuyorum.
Bir süredir dışarı çıkarken yanıma kağıt kalem almıyorum. Canım hiç de birşeyler yazmak istemiyordu açıkçası. Ama bugün yeniden çantamda kağıt kalem arayıp bulamayınca eskiye, bir kaç ay öncesine geri döndüğümü farkettim.
Here Comes the Sun:
silivri öss LA ilginç bir yaz dkjfkdjfd

kesinlikle öyle.

20090518

Yolda yürürken aklıma yazacak bir sürü şey geldi, çok heyecanlandım. Ama şimdi hepsi gitti.

20090517

doruk:
ELİF
ACIKTIN MI
Moontalk:
EVET
neden
doruk:
SANDALYE

20090516

Her Triangle dinleyişimde Burçin'in Kuştepe'de dersten çıkmamı bekleyişi aklıma geliyor. Sonra Cevahir'e gidip "hangi restoran nerede" oyunu oynayışımız.
Bir ritüel haline gelmiş olan "facebookta görülen komik videoları özelden gönderme" eylemi beni o kadar mutlu ediyor ki. Ama çok güzel gerçekten.

20090515

Yaklaşık 20 gün önce, İzmir'de bir krep yapma vakasında, tavada kıvrılan krebi elimle düzeltmeye çalışırken "onu bana bırak yeaa" diye tavayı tutup parmağımdan gelen o korkunç yanma sesiyle irkilmiş ve su toplayan, zonklayan parmağımı ESHOT otobüslerinin birinin camından dışarı, rüzgarda soğuması için uzatırken şahsımla nasıl alay edildiğini derinden hissetmiştim.
Bugün o yanığın geçtiğini düşünen ben, ne kadar güçlü ve garip bir yapıştırıcı olduğunu bilmeyen insanın denemek için parmağına japon yapıştırıcısı sürmesi hissiyatını yaşadım. O yara soyulmuş, sol el işaret parmağımda korkunç bir doku bırakmış ve sürekli kendisine "öl" diye emirler yağdırmak zorunda kaldığım bir hale gelmişti.
Havalar muhteşem sıcak. Ama muhteşem. Artık yorganı kaldırmanın zamanı gelmiş.
Değişiklik olsun diye sivilce çıkarıyorum. Çok eğlenceli.

20090514

Daha önce, yazın kış, kışın da yaz gelsin isterim demiştim, mesela şu anda kış gelsin istiyorum. Yok lan o kadar da değil. Ama birkaç güne kadar isteyeceğimden eminim aslında.
Mesela Doruk evleniyormuş, karısı hamile kalıyormuş ve çocuk siyah zeytin olarak çıkıyormuş.
Ya da mesela Doruk ölünce kıçına pamuk değil zeytin sokuyorlarmış.
Normalde çok neşeli bir insanım.
Durmadan Cem Yılmaz izlemenin bir sonu olmalı artık. Bu temennimi nefret ettiğim bir cümle ile yeniden belirtmek istiyorum. Artık Cem Yılmaz izlemek azalarak bitsin.
En azından benim için.
Yok be oğlum, renk açık.
Aylar boyunca afişlerini görmekten bıktığım Depeche Mode konseri olayı sonunda yaklaşıyor diye sevinmişken aldığım iptal haberi, konsere gidemeyecek olduğumdan değil, o afişleri yeniden göreceğim için üzüyor beni.

20090513

En iyi dostumu yeniden buldum. Neredeyse bir senedir hiç görüşmüyorduk. Birbirimizi kaybetmiştik istemeden de olsa. Şimdi bulduk. Evet. Selam Ömer!

20090512

Lütfen artık Scissor Lock dinlerken Mecidiyeköy aklıma gelmesin.
Küpe, piercing falan hiç bana göre değil. Sürekli kaşıyorum, çıkartıp krem sürüp yeniden takıyorum. Sonra yeniden kaşıyorum. Bu bir ritüel halini alana kadar durmayacağım.
Ben artık yatayım. Malum yarın okul yok.
Beni en çok sinirlendiren yazım hatası aslında şudur;

geçen gün geldim,sonra gittim,ve dedim ki kelime ile virgül arasına lütfen boşluk koy,ama inatla koymadı.
"Çalarken uyumayayım, tavanı izleyeyim, sevgiliyi izleyeyim" derken uyuyakaldığımda aslında ben 5. rüyamı görürken çoktan çalmış olan "Traversing Through the Arctic Cold We Search for the Spirit of Yuta"yı duymayıp, her uyanışımda "90 Hour Sleep"in çalıyor olduğunu farketmek ve "ulan yine geçti anasını satayım" diye küfredip uyumaya çalışmak. "Dredg ile uyunur mu" sorusuna naçizane bir cevap.
Bircan için geliyor;
Yeah Yeah Yeahs - No No No.
Kendimi seviyorsam bunun tek nedeni zamanında reks sinemasının önünde arkadaşlarımı beklememiş olmamdır. Ama dikenli bileklik takmıştım itiraf ediyorum.
Gezmeyi çok seven biri olmama rağmen şehirdışı tatilim hiç olmadı benim. Mesela, "hem dayımgiller de var, birkaç gün İsparta'ya gidip geleyim" falan demedim. İsparta'da dayımgillerin olmamasından dolayı değil. Ne içimde öyle bir istek oldu, ne gönderenim, ne de kalacak bir yerim.
Lisede olurdu mesela öyle insanlar, "Ahmet nerede?" "O şehir dışında anneannesinin yanına gitmiş" İçten içe çok kıskanırdım. Yazlık sahibi insanlara duyduğum haset gelirdi aklıma hep.
İşte bu yüzden sürekli İzmir'e gitmek istemek bana çok garip geliyor şu sıralar. Hani sanki bir oyundaymışım da bölüm atladıkça haritada yeni yerler açılıyormuş gibi falan. Dayımgiller.
Çok isteyerek, para biriktirip, her gece rüyanızda görerek sonunda elde ettiğiniz eşyanın bozuk çıkması ve gidip değiştirmeye üşenmeniz. Tüm bu olanlar sizi o konuya karşı bir anda çok isteksiz yapıyor. Misal, Hurley'nin figürünü aldım ve içinden Charlie'nin sesinin bulunduğu kutu çıktı. Değiştirmedim. Artık Lost izlemiyorum.
Hurley'nin "I'm a rockstar" dediğini düşünsene.
Küçükken kakasını yaptıktan sonra annesine "bitti" diye bağırmayan bir çocuk varsa onu facebook'tan eklemek isterim.
MSN'de çok ciddi birşey konuşurken nokta yerine "ç" yazmak evlat acısıdır.
(Bunu yazarken nokta yerine "ç" yazdım yanlışlıkla. Hahayt.) (cidden.) (oha yine.)
Varolan ingilizcemin tüm yaratıcısı Sims adlı muhterem oyun ve efsane ek pakedi makin' magic'dir.
Lisede öğrendiğim en nitelikli bilgi, sıra altına dökülüp 15 gün boyunca temizlenmeyen çikolatalı sütlerin zeytin ezmesi gibi kokuyor oluşudur.
"Daha önce hiç romantik değildim lan ben, ne oldu böyle" falan dediysem zamanında, bilin ki yalan söyledim. Ben oldum olası romantiktim. En çok da "beni seviyor musun" diye sormayı severdim.
Şaka lan şaka, o kadar da ölmedik.
Sabah ter içinde ve uyuşuk bir bacakla kalkmak bütün günün iğrenç geçeceğinin habercisidir.
Aslında gayet iyi yapabildikleri şeyi yapamıyormuş gibi gösterip kaytaran insanları hiç sevmiyorum. Duy bunları Burçin.
Keşke film çeksek.
Biri bana "sen iyi misin" diye sorduğunda üzerimdeki tüm iyilik istemsizce ortadan kalkıyor.
Sinir harbindeyken blog yazdığımda kendimi fazla ergen hissediyorum. Halbuki ergen günlükleri gibi olmuyor yazdıklarım ama yine de bana öyle geliyor işte. Ben sinirliyken bilgisayar başından uzak durmalıyım sanırım.
Bir de mesela istemsizce firefox'u kapamıyor muyum. Şeytan diyor çikolatalı süt iç.
Evde yalnızken hiç küfür etmediğimi farkettim ben. Mesela bugün, gerçekten ağzımdan tek bir argo kelime bile çıkmadı. Demek ki depresyona girip bütün gün uyumam gerekiyormuş.
doruk:
laz askere giderse ne olur
Moontalk:
ne olur
doruk:
LAZER
Doruk kadar yaratıcı olsam başka birşey istemezdim. Sanırım.

20090511

Gathering Pebbles şarkısının dredg'e ait olduğunu söylemeseniz ben Mustafa Sandal zannedecektim uzun bir süre.
I'm still chasing you oouuuouuuv.

20090510

Dünyanın en saçma oluşumunun Myspace olduğunu anlayalı 16 dakika oluyor.

"Subject:
merhaba

Body:
nasılsın sanemciğim biliyomusun cok aptal cıkmışsın ama ynede cok ama cok tatlısın yazmamak mail atmamak elde değil :) "

allah belanı versin desem, garantisi yok, beddua etsem geri döner falan diyorlar.

20090508

Carrefour'da sebze tarttırırken müzik dinlemek, hayatta en çok zevk aldığım eylemdir.
R U O K ?

20090507

Daha az küfür etmeye karar verdim.
Hani her dışarı çıkmadan önce hava durumuna bakan insanlar vardır ya, ben onlardan biri değilim. Hiçbir zaman da olmayacağım. Risk almayı severim.

20090506

569803444309640834958346.

20090505

Burçin bi' su getirsene gözünü seveyim.
Stanley hamburgercide çalışan bir.
Tadımızın damağında kalacak.
Aşağıda bir yerlerde "uyku bantlarını kimler kullanıyor çok merak ediyorum" yazmışım. Cevabı Ege'nin incisi İzmir'de buldum. Dilara İlter kıçına uyku gözlüğü takıyor. Gerçekten, yapıyor bunu.
Bir de Duygu ve ben, Cana'ya o kadar çok Burçin'den bahsettik ki, kızcağız Burçin'i bir bok zannetti. Olsa olsa pırt olur lan bok olmaz Burçin'den.
Duygu'nun annesinin "senin erkek arkadaşın... adı neydi, bir kız ismiydi... burcu muyd..... burc..."
demesi beni o kadar neşelendirdi ki Cafe Nero'da One Last Time çalmış olmasına hüzünlenemedim bile.
Kolonyalı mendil bir çok işe yarar.

20090504

Bir isteğim var ama biraz sinirli olduğum için büyük harflerle yazacağım.

LÜTFEN ARTIK FACEBOOKTA FOTOĞRAFLARA "LIKE" YAPMAYIN.

lütfen.
Bari fobilerimiz aynı olmasın, değil mi.

20090503

Dahi anlamındaki -de'leri birleşik yazan insanlardan her gün biraz daha tiksiniyorum.
Bir an düşündüm de, intikam almak istediğim, içimde ukte bırakan hiç kimse yok hayatımda. Zamanında hepsinden intikamımı almış olmamdan dolayı olsa gerek. Soğuk yenen yemek falan.
Ayrıca sanırım hiçbir zaman bloguma bol bol melankolik romantizm içeren kafiyeli sözler, uzun paragraflar ve şiirler yazmayacağım. Çünkü bir yerden sonra "ellerin ve ben, yalnızdık" falan gibi cümleler görmek mide bulandırıcı olmaya başlıyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Hayatımda hiçbir zaman iğneleyici şeyler yazmadım. Yazacağımı da sanmıyorum.
Eğer Explosions in the Sky'ı canlı görebilirsem stadyumdan eve dönemeyecek kadar "high" olacağım ve bu beni korkutuyor.
Bu arada "high olmak".

20090502

Bugün canım çok garip bir şekilde, gerçekten Ajdar dinlemek istedi.
Ayrıca her Ajdar dinlediğimde aklıma Burçin geliyor. İstisnasız. Belki koluma kazıdığı telefon numarasının üzerine "Ajdar" yazmış olmasından dolayıdır. Olabilir. non non non non non non non non non non.
Dredg Temmuz'da Türkiye'ye gelirse intihar ederim.
Şimdi düşündüm de adım Burçin olsa ne kadar gülerdik.
8 adet tarihi geçmiş roll filmi 8 liraya almıştım rüyamda. hem de tarihi geçmişti hepsinin. ne güzeldi keşke gerçek olsa. masamda duruyor olsa.

sdfokasdf.
Pilavı sirkeyle yiyen bir adama aşkım demem ben. Aslında ben hiç kimseye aşkım demem, çünkü kendisi iğrenç bir tabirdir. Ama yine de sirkeli pilav olayı beni düşündürüyor.

20090501

Uykusunda masumca, herşeyden habersiz gaz kaçıran insanları çok seviyorum. Ne kadar da huzurlu oluyorlar. Çevrelerine verdikleri rahatsızlık hiç gözlerine batmıyor. Mesela otobüste yanımda oturan kadın.
Marker'ların zeytin ezmesi gibi koktuğu su götürmez bir gerçek.
Otobüsteki aşırı ilgili muavinin diğer muavin arkadaşına "Elif'e tam 3 tane kolonyalı mendil ver" uyarısında bulunmasındaki amacın Burçin'in çıkarlarına yönelik olabileceğini hayal etmiştim de bir anlık.
Bazen su yere öyle hızla çarpar ki, camlar kırıldı zannedersiniz. İşte otobüs kalkmadan 2 saat önce o sesle irkildim ben.
En çok da göbeğine zeytin konulunca çok içten gülen bir sevgilim olduğu için kendimi şanslı sayıyorum.
İzmir'in her derdime deva olması ne iş? Ne bacağımdaki yaralardan eser kaldı, ne bel ağrısı ne öksürük, burun akıntısı. Demek ki havası iyi geldi. Evet evet, havası.
Muse'u yeni keşfeden biri olarak söyleyebilirim ki, iyi ki lisede Muse dinlemiyordum, şayet dinleseydim bokunu çıkaracak ve sıkılacaktım. Şimdi her şarkısını mutlulukla ve "oha bu da güzelmiş lan" diyerek dinliyorum. Bir de itirafım var. Hayatımda hiç Incubus dinlemedim. Kazara bile.

20090415

Ben bu çocuğu çok seviyorum.

20090410

Sabahtan beri Yağız'ın bilgisayarının üzerinde duran poşet içindeki dilimli tost ekmeklerinin amacını çözmeye çalışıyorum. Durmadan düşünüyorum, hiç ara vermiyorum. Henüz bulamadım ve aslında o kadar da önemli değil, şimdi farkettim.
Bak ne farkettim, action sampler'a film takmak bayaa zormuş.
Obama'ya şarkı yazan Mustafa Topaloğlu'na buradan sesleniyorum.
Hellıııooğoğoğoo

20090409

Dişi yakarış dünyanın en güzel skeçlerinden biridir.
İlkin'i çok özledim.
Invaders Must Die, Music for the Jilted Generation'a mı benziyor biraz.
:kalpler: :sevgi kelebekleri: :neşe:

OHA LAN ÇOK ÖZLEMİŞİM PRODIGY'İ

heyecanlandım. of.
Bir de Dredg ve Rammstein'dan yeni albüm bekliyoruz. Onlar da hayırlısıyla çıktığında Last FM'de estireceğimiz bayram havasını bir düşündüm de.
Şu anda bilgisayarıma inmiş olan "Invaders Must Die" albümünü büyük bir heyecan ve keyifle dinliyorum. Ah Prodigy, sen nelere kadirsin. Ah abi, sen de ne kadar pissin..
Sol bacağım yeniden kaşınmaya başladı. Sürekli kanamasından illallah dedim. Bu sırada da günlük yazıyordum.
Gecenin 2'sinde Invaders Must Die albümünü indirmeye kalkmak, muhtemelen dinleyemeden uyumaya sebep olacaktır.
Bir gün daha bitti diye sevinirken, aklıma "Hemoroid Android" ve "Emrine Amadeus" esprileri geldi. Sonra da canım Rumeli köftesi ve "az helva" istedi. Bu kadar.

20090408

Pislikten üşümek diye bir olay var mı? Varsa ben tam olarak onu yaşıyorum şu anda.
Dredg'in "Dililililililililililii" gitarını seviyorum en çok.
Hani uzun zamandır konuşmadığınız bir insanla karşı karşıya gelip kısaca sohbet ettikten sonra, o kişinin durup, hayatınızdan aylar önce çıkardığınız bir insanın hatırını sorması ve sizden ona selamını iletmenizi istemesi bir saniyeliğine size koyuyor ve siz olanları anlatıp anlatmamak arasında kalakalıp sonra da "bu da böyle bir anımdı" deyip gülüp geçiyorsunuz ya, işte o sırada kolunuzdaki saatin varlığını hiç düşünmüyorsunuz. Ya da ayakkabılarınızın rengini.
Dünyanın ne kadar küçük bir yer olduğunu Facebook'ta biraz dolaşınca daha iyi anlıyorum.
Bir de eminim ki "lan bu sefer ciddi fotoğraf çekelim" başlığı altındaki isteğimizi yine yerine getiremeyeceğiz.
Artween, Durock, Punkart, Goethe-parmak ve Punkreas gibi kelime oyunları artık yasaklansın.
Burçin bana üç seferdir çantamı hazırlayıp hazırlamadığımı soruyor. Hayır deyince de "oğlum acele et, yarını sayma, perşembeyi ve cumayı da salla, al işte zamanın kalmayacak" diyor. Aslında haklı. Sayılı gün çabuk geçer en nihayetinde. Ben de hazırlanmaya başladım. An itibariyle izleyeceğimiz tüm filmlerin DVDlerini masamın üzerine koydum, hatta öyle ki kendime bir "yapılacaklar listesi" hazırladım. Cumartesi sabahını dört gözle bekliyorum. Hiçbir zaman kimseye yar etmeyeceğim sapları beyaz / siyah kolpa wayfarer'ım ve "bu sefer az şey götüreceğim" diyerek doldurduğum koca bavulumla "Sabiha Gökçen aslında benim alnım, ekik ekik" esprileri yaptığım annemin bana zoraki gülmesini izleyerek tüm sapakları kaçırıp geç kalma korkusunu iliklerimde hissetmek için sabırsızlanırken, kendi kendime kurduğum felaket senaryolarının gerçekleşmemesi için dua edeceğim. Bulutların üzerindeyken yine aynı açıdan fotoğraflar çekecek ve aynı şarkılar eşliğinde hostesi duymamazlıktan geleceğim. Belki de herşey değişik olur bu sefer, ne bileyim, solda değil de sağ tarafta oturur, dredg değil de radiohead dinler ve uykusuz yerine kitap okurum.
Bir de havanın güzel olup olmamasına bağlı kalarak etek ile pantolon giymek arasında sürekli gidip geleceğim bu son 3 günümde, bacağımdaki o muhteşem, nereden geldiği belirsiz yaraları, ne olursa olsun kaşımamam gerektiği ikazlarını hiçe sayarak sürekli kanatmayı ilke edineceğim.
Son olarak ise, pazardan alacağımız 35 kilo erik'le ishalden ishale koşacak ve nisan güneşinin yumuşattığı rüzgar ile içeri giren, havada uçuşan toz parçacıklarını sayarak mutluluktan öleceğiz.
Hayallerin gerçek olması, hatta öyle ki evlilik.
35 değil, 35,5.
Sanırım benim en sevdiğim blogum bu. Şu anda nedense buna karar vermiş durumdayım. Atom ve RSS modüllerine kapalı olduğu için de ayrıca memnunum bu blogumdan. Hem ferah, beyaz falan. Hem yazılar küçük. Hoş bir tat veriyor yani.

20090407

Şimdi düşündüm de, canım gerçekten çok sıkılıyor.
Ben bir müzik grubunun lideri olsam yeni çıkaracağımız albümün her şarkısının birbiriyle bağlantılı olmasını sağlardım. Şarkıların isimlerini de diğerleriyle bağlantılı yapardım. Hatta o kadar abartırdım ki hayranlarımız albümün şifresini çözmek için ölüp biterlerdi. Ama bunun için önce bir enstürman çalmam ya da iyi şarkı söyleyebilmem gerekiyor. Siktir et o yüzden.
Bu hayatta bir giydiği herşeyi kendine yakıştıran bir de "subterranean" kelimesini hatasız telaffuz eden insanlara saygım sonsuz. Ben de sümkürürken burnumu kanatabiliyorum, ne olmuş yani?
Başka birinin evinde tuvalete gidemiyor olmak aslında göründüğünden çok daha büyük bir sorun. İnsanı huzursuz ediyor. Hele 3 gün sıçamadığını düşünsene. Bildiğin evlat acısı. O yüzden mesela 15 günlük tatilimin 5 gününü umumi tuvaletlerde geçirmeyi planlıyorum. Ayrıca çişimi yaparken gürültü çıkmasın diye sifonu çekiyorum ben.
Dünyanın en sürreal ortamı nüfus idaresidir. Ayağı hep aynı basamağa takılan onlarca insan, kavga, gürültü, "ehliyet yok paso olur mu?" diye soran gençler, sümküren insanlar ve kötü çıktığı gerekçesiyle nüfus cüzdanlarına başka fotoğraf koymak için getirdikleri fotoğrafların diğerinden daha kötü olduğuna karar verip geri dönenler.

20090406

Bir de "Spatula"ya "İspatül" diyen ev hanımları var ya hani. Allah varsa önce onların belasını versin.
1 Nisan şakasını yediğim ve 1 nisan olduğunu farkettiğim ilk anda söylediğim şey "amına koyayım" oldu. Annem bana "çok ayıp" diye saydırırken ona "sanki sen hiç küfür etmedin gençliğinde lan" diye rest çekmek istedim. Ama elinde spatula vardı, biraz korktum doğrusu.
Şimdi düşündüm de ben çok terbiyesizleşmişim. Üstelik ana kuralı "osuruk deme pırt de" olan bir ailenin mensubuyum.
Eskiden Deviantart'ta hediye gelen subscription falan bitince renkli renkli şekilli journal'lar yazamadığım, sayfama fazladan "modül" ekleyemediğim, ana sayfada ve kişisel galerilerde az fotoğraf gördüğüm için üzülürdüm.
Şimdi hiç sikimde değil.
Osuruğu çürük yumurta gibi kokan insan kendiyle gurur duymalı bence.
İşte böyle zamanlarda sevgilimle çok gurur duyuyorum. Güzel Türkçemizi katletmiyor. Arada bir dahi anlamındaki -de eklerini birleşik yazabiliyor ve benimle iddiaya giriyor ama yazı dili o kadar da önemli değil.
Konuşurken hiçbir hata yapmıyor mesela ben ona bakıyorum daha çok. İnsanı hayattan, aşktan, bahardan, çiçek böcekten soğutmuyor.
Düşünsene mesela "şemşiyeni aç ıslanacağız, üstelik çantam da bez, içindeki püsküvütler ıslanacak. eve gidip bi kavaltı edelim sonra da feysbuğa gireriz, ama dur ya, laptopun şarzı yok" diyen bir sevgilim olsa arkama bakmadan kaçarım lan.
Bir de yağmura şemşiye ve çayın yanında püsküvüt var ya, onlar insanın psikolojisini daha da zedeliyor.
En nefret ettiğim insan tipi, karşılıklı konuşurken konunun Facebook'tan açılması üzerine "geçen gün faceboğa girdim" diyendir. "feysbuğa" diye de okunabilir. En tehlikeli canlılardır, uzak durulması gereklidir kanımca. Bir de "kahvaltı" yerine "kavaltı" diyenler vardır ki onlar zaten ben bu yazıyı yazmadan baya önce öldüler.
Böğrek.
Yaşlanıyoruz sevgili Burçin. Nerede o eski muhabbetler.
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif?
Burçin?
Elif Sanem Karakoç is now in a relationship with Ajdar Anık.
Hayatında başarılar dilerim.
Ayrılırım çok net.
Özür dilerim Burçin ama benim tam 28 tane boğazım var ve hepsi ağrıyor.
Üzerinde Mr. Happy olan Adidas Superstar'lardan bulursam Burçin'e alacağım. Hergün evden çıkmadan önce webcam'de onları giymiş mi diye kontrol edeceğim.
Melisa Yıldırım at 11:01pm
tek kelimeyle çok güzel olmuş...

"çok güzel olmuş" tek kelime mi lan?

20090405

18 Temmuz 2009
Coldplay.

Los Angeles. C.A.
Babamın Burçin'i kız zannetmesi.
Düşünülenin aksine dağınık odamdan çok memnunum. Üstelik hala boğazlarım ağrıyor.
Burçin yumurtalar ile çekilen konsept fotoğraflarından nefret ediyor ama birşeyi unutmuşa benziyor.
Kitap arasına UV filtresi konularak kalp gölgesinin elde edildiği, isimleri genelde "kitap sevgisi", "kitap okumak aşktır" olan fotoğraflar da en az yumurta konsepti kadar yasaklanılası.
Fotokritik'e sevgiler, ışığınız bol olsunlar.

20090404

Bu hayatta en çok sevdiğim koku Vanilin paketini açtığımda ellerime sinen aromadır.
Ego, dünyanın en korkunç ve yok edilmesi en lüzumlu olayıdır.
Eddi Reader'ın Kawasaki konserinde her şarkının sonunda "Arigato" diye bağırması.
Ha, unutmadan, ruj sürdükten ve sümüğünüzü sildikten sonra dişlerinizi fırçalamadığınızı hatırlarsanız kışı beklemeden de intihar edebilirsiniz.
Bir de ruj sürdükten sonra burnunuzun akması ve sümkürürken tüm sürdüğünüz rujun peçeteye bulaşması.
Kartopu oynamaya çıkmak üzere 35 kat giyinip sıcakladığınız o anda çişinizin gelmesi bence direk intihar sebebidir. Hani bu yazı dolu dolu geçirin bence.
Sanırım sevgili babam gerçekten evlenmemden korkuyor.
"Nilgün Teyze"ler hep çok tatlı olmuştur.
Mesela benim annem de geçen gün babamla aramızdaki erken yatma muhabbetine atlayıp "Elif'in erken yattığını düşünsene" dedi.

20090403

süpanekeallahümmevebihamdikvetebarikesmükvetealaceddükvelailahegayrük.
OHGOD
bir yazıyı kopyalamış, yapıştıracağım yeri beklerken elimin ağırlaştığını hissediyorum. beyin, sen nelere kadirsin.

20090402

firefox'un arkasında kalmış ve maximize gibi görünen ancak olmayan photoshop'un kapatma düğmesine yanlışlıkla bastığım ve programın, içindeki tüm işlenmek için bekleyen fotoğraflarla birlikte bir anda kapanması anında sarfettiğim cümle;

"insan bi sorar ya"

20090331

It's a frightening and dangerous thing
To give your heart to someone.
Amerika'ya gitmekten vazgeçersem bunun tek sebebi orada Damak'ın olmaması olur. Neyse 2 ay dayanırım herhalde.
Dünyanın en güzel grubu Fairground Attraction'dır.
İnsan hastayken fiziksel olarak ilgi istiyor karşısındakinden. Saçını okşasın, kendi elleriyle çorba yapsın, içirsin, alına sirkeli bez koysun, eklem yerlerine soğuk su ile ıslatılmış elleriyle masaj yapsın, arada bir hikayeler anlatsın, sohbet etsin, ilaç içmenin işkenceye dönüşmesini engellesin, "daha iyi misin" diye sorsun, elini tutsun. Diyemem ki tüm hastalıklarımda yapayalnızdım, kimse bana çorba yapmadı. Lakin ilaç içmenin işkenceye dönüşmesini engelleyemediler hiç. Belki kişiden kişiye değişiyordur, bilemem ama çabalamadıkları kesin. Çünkü insanlar ilaçları çok rahat içebiliyorlar. Hatta o kadar rahat oluyorlar ki sanki ilaç olmasa hayatta eğlenemeyecek, mutlu olamayacaklar. Resmen kahkahalar içerisinde içiyorlar ilaçlarını. Bir minnettarlık mı görüyorum nedir?
Lafı fazla uzattım. Demek istediğim, hastayken çok şey isteyen insanlardanım. Hatta öyle ki birkaç güne kadar iyileşmezsem "Lan hadi atla uçağa gel" diyeceğim arkadaşıma.
İnsan hastayken bir sürü entel dantel tatlı yemek, garip garip kahveler içmek ve lüks yaşamak istiyor. Aynı zamanda evde yalnız kaldığı ve dışarı çıkamadığı için de bu entel dantel tatlıları, garip garip kahveleri kendi elleriyle yapmak geliyor içinden. Ama tabii ki yapamıyor, neden, çünkü evde malzemesi yok. Üstelik dışarı çıkamayacak kadar hasta (shh) olduğu için bakkala da gidemiyor. Böylece biber dolması yiyip su içiyor. Sonra susuyor. Sineye çekiyor.
Facebooktaki "like" olayı, dünyanın en saçma şeyidir.
40 derece ateşle yatmak yerine 40 derece ateşle bilgisayar başında oturuyorum.
Sevgilim bana "ben birkaç adam öldürüp geliyorum" derken bunun tarafımdan çok normal birşeymiş gibi algılanacağını düşünürken yanıldığını göz önünde bulundurmadı hiç.
Hoparlörümün tekinin bozulduğunu düşünüp sinirlendikten 32 saniye sonra aslında sağ kulağımın tıkanık olduğunu farketmem, bu sırada dünya üzerinde 41 kişinin intihar etmesi.
Ekin dünyanın en şirin insanıdır.
Her yeni gün yeni bir başlangıçsa, ne olur yarın sabah hiç uyanamayayım.

20090328

En sevdiğim şarkı Virginia Moon'dur.
Sütlü kahveyi 3, filtre kahveyi 19 şekerli içiyorum.
O kadar sıkıldım ki neredeyse hiç tırnağım kalmadı.
Alma mazbutun aklını, sıçar akide şekeri.
Ben hayatımda iki kere, 4 yapraklı yonca buldum. İkisini de aldım, en sevdiğim çocuk kitabımın arasına koydum. Şimdi kelebek kanadını ararken o 4 yapraklı yoncaları buldum. Ve günün atasözü;
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.
Çok eskiden, bir bahar sabahı penceremin kenarında bulduğum mavi ve turuncu renklerdeki kelebek kanadını, eğer kaybetmediysem benim için çok değerli olan birinin avucuna koyacağım narin bir şekilde. Sonra da filmlerdeki nazlı kızlar gibi yavaşça elimle kapatacağım onun elini, kapatırken ise hafifçe gülümseyecek ve gözlerinin içine bakacağım. Evet yapacağım bunu.
Eminim daha önce çok söylenmiştir ama yine de tekrar etmek isterim.
Sen, Msn'de olup, üstelik çevrimiçi olup iletisine "bulaşmayın, yakarım" yazan arkadaş!
Ateşin var mı?
Bundan böyle daha dobra ve ağır cevaplar vereceğim insanlara. Öyle şirin falan olmayacağım yani. Ne düşünürlerse düşünsünler. Yağız'dan ders almaya başlıyorum. 4 kurda bitireceğim işlerini.

20090327

Yurt dışında okumaya gitmek isteyen benim, yurt dışı eğitim fuarına gidecek olan annem. bu ne yaman çelişki anlamadım ben.
Yasou Elif Sanem Karakoc!
Now you know how to greet people in Greek!

e be flickr, zannediyor musun ki ben şimdi Yunanca'da nasıl merhaba deneceğini öğrendim ve bir daha unutmayacağım. nasıl bir iyimserlik seyrediyor.
Bloglar üzerinden kazanç sağlamak dünyanın en aç gözlü insanlarına özel olarak hazırlanmış bir olgudur.
ffffound, kendimden her gün biraz daha nefret etmeme neden oluyorsun.
Bugün o küçük, sıcacık, neşeli, pozitif enerjiyle dolu olan sahnede, o küçük, gelinlikle dans edip oradan oraya zıplayan, etrafa mutluluk saçan Ece'yi görünce, onu ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım. Daha dün bana incecik sesiyle çizgi film dublajcısı taklidi yapan minik kız, şimdilerde gerek olgunluğu, gerekse yetenekleriyle beni büyülüyor. Aslında hep de büyülemiştir. İyi ki var o.
Nutella, süt, antep fıstıklı krokan ve Burçin Esin.
Louis Armstrong - What a wonderful world.

20090326

HJA_=GHj diye gülen bir arkadaşım var.

20090325

"Pipisi varsa evinden uzak duracaksın" cümlesini sarf eden geleneksel aile üyeleri beni an itibariyle hayattan soğuttu.

20090323

Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart. Facebook, deviantart.

20090322

Sosyomat adlı internet sitesinde bana gelen mesajları okumak beni o kadar eğlendiriyor, o kadar güldürüyor ki, kendimi çocuklar kadar şen hissediyorum. Bugün can sıkıntısından "aa benim Sosyomat'ta bir hesabım vardı, haydi bir bakayım kimler bana ne mesajlar göndermiş" dedim ve karşıma çıkan şeyler zaman zaman sesli gülmeme sebep oldu.
Misal,

Kont Drakula:
merhaba
ben mesut edirnedenim siz
keyifler nasıl bu arada

veya,

plot:
selam nasılsın tanışmak isterdim. metin ben
plot:
lütfen tanışalım isterm.

ya da,

omarturk:
merhaba nasılsın kuşum

ayrıca,

novoselicc:
tanışmamızda fayda görüyorum : )

son olarak, (tek karşılık verdiğim mesajı göstermekten gurur duyarım, "merhabalar"ın ben olduğumu anlamayanın zaten bu blogda işi yoktur.)

obnimi:
mantıkmı duygu mu?
merhabalar:
kaka.

Sosyomat'ı en şahane arkadaş platformu ilan ediyorum.
En kısa zamanda Yonja'da da bir hesap açacağım, kendimi internet alemine adıyor, sosyomat apaçileri günlükleri kadar şen günler diliyorum.

20090320

Hayat, bugünün işini yarına bırakınca güzel.
Ne zaman last fm profilime girsem avatarımın yanındaki "Elif, 18, Kadın" yazısına takılıyorum. Hiç scroplanmamış olmasına rağmen en çok dinlediğim şarkının "I'm not a girl, not yet a woman" olabileceği ihtimali beni korkutuyor. Aslında.
Rapidshare'i kandırmayı çok seviyorum.
Peki ya öğlen uykusu ne güzel bir olgudur? Dışarının boğuk sesleri, çapak, sıcak basması, güneşin göz içine hükmetme çabası. Kedi demeye bin şahit isteyen yaratığın ayak ucunda kıvrılarak, mırıldanarak yatması. Karanlıktan korkmadan uyuyabilmek dünyanın en keyifli şeyi. evet. öğlen uykusu güzel bir olgu.
bu bloga yazarken "gönderme" sayfasında başlık yazacak yer yok. o yüzden tüm "girdi"ler başlıksız oluyor. ne güzel.
buradan dünyanın en pahalı defter markası moleskine'e selam ediyorum.
mutluluk, bilgi üniversitesi'nin sitesindeki öğrenci sayfasına doğru giriş yapmış da olsanız karşınıza "profile not available" yazısının çıkmasıdır.

20090316

Kandırmayayım kimseyi, system of a down dinlerken last fm'in scroplamasını kapatıyordum normal zamanlarda. ama bugün bir ilke imza atarak kapatmadım ve kendimi serj'in muhteşem sesine, müziğin ambiyansına bıraktım. sikmişim türk düşmanlıklarını diye de ekledim üstelik. bu aralar pek terbiyesiz oldum. bilgi üniversitesi yüzünden herhalde. ama en kısa zamanda düzeleceğim merak etmeyin. ha bu arada bugün bilgi üniversitesine elveda dedim kendi isteğimle, o kadar mutluydum ki son kez santralistanbul'un kokusunu içime çekerken gözlerim doldu, sevinçten ağlayacaktım adeta. amele gözyaşları dökecektim. ama artık amele değilim ki. güzel oldu. bu arada devics de çok güzel bir olgu.

20090313

yeni oluşumlardan nefret ediyorum.

20090312

Canım o kadar sıkılıyor ki msn'in yeni sürümünü indiriyorum.
Mavi rengi görünce de.
Sakallarını görünce İzmir'e gelmek isterim.
bilgisayarda son kopyaladığım şeyi yapıştıracağım buraya. neymiş bakalım.

Heteroseksüel

aa.
Özge'yi çok seviyorum.

20090311

Bugün 9'da kalktım. Ve saat 10 sularında kendi kendime "yaa aslında iyi oldu, tüm gün evde oturacak olsam da erken kalktım, hayatım düzene girmeye başlar, mesela bu gece erken yatarım" dedim. Dejavu. Saat 04:16.
duygu bana rakı sevip sevmediğimi sordu. afedersin duygu, götümle güldüm.

20090310

bugün cümle kuramıyorum. sevgiler.
Denali'den sonra dinlenilen Prodigy, insanı nasıl da hayata döndürüyor. Çalışmadığını zannettiğin kulaklığı mp3 çalara takmamış olduğunu farkettiğin an gibi. Sanki.
la la la la la la la life is wonderful diyen dilini kopartıp götüne sokayım jason mraz.

20090309

bu gece erken yatacağım. artık.
uzun bir süre sonra "down by the seaside" dinledim. derin bir hissiyat vermedi. yanılmamışım.
Stalker'lık yaparken yakalanmak da, fenaa.
bir de eğer "hayat için çözüm yolları" isminde bir kitap falan bulursanız bana yollayın. artık posta kodu da gerekmiyor birşey yollamak için. zira hala posta kodumu öğrenemedim.

"8.3.09

Saat gece yarısı 03.00'ı gösterdiğinde başıma aniden bir ağrı giriveriyor. Bu artık bir ritüel halini aldı. (Bu "ritüel" kelimesini bugün 2. kullanışımdı) "
___

Kendime acı çektirmeyi sevdiğime karar verdim. saat 02.32, zaten ağrıyor olan başım iyice azmadan yatmamaya karar verdim sanırım farkında olmadan.
belki zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorum, belki de gerçekten gerizekalıyım.
bence 2.

"bence de" diyen arkadaşların ağızlarına sıçayım. asiyim.
az önce Yağız'ın bloguna özendim. hemen aşırı bir özentilikle "acaba her sayfaya tek yazı düşse hmm" diye düşündüm ama sonra vazgeçtim. o "layout" yağız'a yakışıyor.
seni çok seviyorum yağız. bunu söylemek istedim sadece. piknik falan.
Hayatım boyunca hep, küçücük bir ayrıntıyla insanların hayatlarına girip bir anda onları mutlu edip sonra ortadan kaybolmayı istedim. Şu ana kadar hiç olmadı. Sanırım olmayacak da.
Bu kadar.

20090308

Saat gece yarısı 03.00'ı gösterdiğinde başıma aniden bir ağrı giriveriyor. Bu artık bir ritüel halini aldı. (Bu "ritüel" kelimesini bugün 2. kullanışımdı)
uyku bantlarını kimler kullanıyor çok merak ediyorum.

20090307

aşk şarkıları falan bana göre değil.
Biri bana neden TATU dinlediğimi söyleyebilir mi?
onu açıkladıktan sonra bilgisayarımda TATU'nun ne aradığını da belirtebilirse çok sevinirim.

20090306

Zümrüt fotoğrafçılık'ı çok takdir ediyorum. Hiç görünmeyecek halde olan fotoğrafları bile tarıyor ve en yüksek çözünürlükte basıyorlar cd'ye. Üstelik Kadıköy'ün ara sokaklarındaki o boktan 3 santimetrekarelik dükkandan daha ucuza hallediyorlar banyo + cd işini. Filmler normalden iki üç milyon daha pahalı elbette, ama kimin umurunda. Migros'tan başka bir yerden almam filmlerimi.
Sizi seviyorum Zümrüt. Zira stüdyo fotoğraflarınız rezalet.
Ben diyorum ki 80'lerde müzik yapmış olmak yasaklansın.
Duygu:
ne diyodu nakaratında
Duygu:
bi hareket yapıyodu
Duygu:
SENİN PİPİN BU KADAR tarzında
Duygu:
fenaydı
Duygu:
zurna da pipi oluyor.
Duygu:
fatihle aynı yatakta olduğumuzu düşündüm de bi an.
Duygu:
SSSSSTAAAAAHHH.
BİZE NELER OLMUŞ?

Duygu:
herkes seks yapsın.
Moontalk:
OLUR
New Look'u her dinleyişime aklıma gelmenin nedenini çok düşünmeme gerek yok sanırım.
Uffie'nin hot chick şarkısını dinlemeden önce uyukluyordum. şimdi uyuklamıyorum. 15 dakika kazandım.
Moontalk:
http://nasilyardimciolabilirim.blogspot.com/
Duygu:
ahsduıahduıashıHAUISHDUIASHDUIASHDJKASHDJKASHDKUASHDJK
Moontalk:
http://nasilyardimciolabilirim.blogspot.com/
Duygu:
http://corabintekiyok.blogspot.com/
Moontalk:
http://nasilyardimciolabilirim.blogspot.com/
Duygu:
http://corabintekiyok.blogspot.com/
Duygu:
NASILYARDIMCIOLABİLİRİM
Duygu:
ÇORABINTEKİYOK
ABAZALIK

Moontalk:
olm
Moontalk:
kenan doğulu & sıla dinliyorum
Duygu:
öldüm.
TERBİYESİZLİK

Duygu:
çok özledim abi geçen günleri of demek istemiyordum bunu ama içimde patlicak
Duygu:
keşke hep beraber olsak
Duygu:
sonra bi yerlerde kalsak
Duygu:
siz uyusanız
Duygu:
biz uyusak film izlesek.
Moontalk:
(ar)
Moontalk:
fonda pyramid song amına koyayım şu anda
Duygu:
ABİ AMINAKOYİM.
geriye de kavuşacak bir tek kahraman kalmış olur.
yılların melankolisini üzerimizden atarız.
şimdi düşündüm de, o gün ne kadar inanılmaz olur.
Bir gün, bir daha hiç ayrılmamak üzere birbirimize kavuştuğumuzda fonda "rain song" çalsın olur mu?
Bu hayatta 3 tane kahramanım vardı, üçü de uzaktaydı.
Biri artık yanıbaşımda. Geriye kaldı 2 kahraman. Birgün bu üç kahramanı da yanıma alıp, sonsuza dek sarıp sarmalayacağım. işte o zaman, o gün geldiğinde yiğidin biri beni vursun, hiç mühim değil. maksat kavuşmak. 3 sevgiliye de sıkıca sarılmak.

20090305

peki kim "you gotta be" adlı şarkıyı hatırlıyor?
I saw you dancing kafasında birşeydi.
hazırlık, sen nelere kadirsin.

The more I lied, the deeper I sank.
In this town, we have no sympathy.

dedim metrobüs beklerken.
spice girls dinliyorum
facebook'a hala sağlam küfrediyorum.
Moontalk:
bi osurdum facebook yüklemeye başladı videoyu
Duygu:
IUHAISUHIASUHIASHAHHAHIAASKJHASJKHASJKHASJKHASJKHASJKASNJASKNJASKNPASKASOPKSA*KAS*0ASK*0ASK9ASKASKASOLKASOJASOIJASOIASJOIJASIOJASIOASJOIASJASOIJ
Duygu:
ağzına sıçıyım elif
Bugün facebook'a sağlam küfrettim.

20090304

her sabah kendime "bu akşam erken yatacağım" diye söz veriyorum.
"Kalbim İstanbul'da"yı dinledim. mukavva sesleri, şarkının sözleri ve sana yapmakta olduğum video tam harika oluyorken bilgisayarımın kilitlenmesiyle tüm emeklerimin boşa gitmesinin üzerine biraz duraksadım.
Ama yine de "rüyayla yaşanmazmış" kısmına katılmıyorum.


HAAAA TIIIIR LAAAAAAA İZZZZZMİRİİİİİĞ.

20090303

bir insanın bencil olduğunu, otobüsteki son yere oturmak için canla başla koştuğunu gördüğünüz zaman anlarsınız.

20090302

sabahleyin çok güzel olan havanın akşama doğru bozması, kansız insancıkların eldiven ve berelerini "sıcak" havadan dolayı evde bırakmış olmaları, benim bu kansız insanlardan sadece bir tanesi olmam, üşüdüğüm için derinden küfretmem ve bunlar olurken amerika genelinde 3 ergenin intihar etmesi, afrika'da ise tam 38 bebeğin açlıktan ölmesi. tüm bunlar bana dünyanın çok büyük olduğunu ve muhabbet kuşlarının kapı aralarına sıkışıp ikiye bölünme ihtimallerinin büyük dedemden dolayı bilinçaltıma %100 olarak işlenmişliğini hatırlatıyor.
farkına vardım ki adeta bir godoş edasıyla erkek arkadaşımın esprilerini, sözlerini, fotoğraf çekme tekniklerini ve fikirlerini çalıyorum. şimdi sana sesleniyorum sevgili erkek arkadaşım. evet bir godoş olabilirim ama bunların hepsi sevgimden kaynaklanıyor.

20090301

sevgilimin benimle aynı insan olduğuna karar verdim.
bu arada "sevgilim" ne kadar fena bir laf. hele "aşkım" dediğimi düşünsene.

20090228

biri bana politikacılar gibi yalan söyleyebilmeyi öğretmeli.
eve geldiğimde raflarımdan birinde Alpay'ın 45liğini buldum. nereden geldiğini, kimin oraya ne amaçla koyduğunu bilmiyorum ve sormaya üşeniyorum. sanırım 5 ay falan orada kalacak, düşene kadar.
"kıştan neden nefret ediyorsun" sorusuna cevabım hazır.
saat 00:16, kaloriferler 16 dakika önce söndü, yıkanmam gerekiyor, yerler parke ve odam dağınık.
yıkanma eylemi, kaloriferler yanmıyorsa, yerler parke ve oda dağınıksa tam bir işkence halini alır.
bu sırada spice girls çalmaya başlaması da artık yazın gelmesini içtenlikle istediğime dair bir işarettir.

bu sırada altta yazan kayıt saatinin 00:15 olarak görünmesi ise tamamen blogspot'un aşağılık kompleksinden dolayıdır.

20090227

itiraf etmeliyim ki, mükemmel olmak istiyorum. büyük ve toplu, düzenli bir evim, şahane bir gardrobum, harika kıyafetlerim, süper saçlarım, çok hoş bir vücudum, uzun bacaklarım, kalın dudaklarım olsun istiyorum. olağanüstü yemekler yapmak, bilinmeyen tatlılar pişirip, yaptığım kokteyllere kendi kendime özel isimler takmak istiyorum. sonra tüm sevdiğim dostlarımı o büyük ve toplu, düzenli evime davet edip, şahane gardrobuma özenle katlayıp koyduğum harika kıyafetlerimden birini giyip, süper saçlarımı düzeltip çok hoş olan vücuduma doyasıya bakıp uzun bacaklarıma ve kalın dudaklarıma bakım yaptıktan sonra olağanüstü yemekler yapıp, kimsenin bilmediği tatlıları pişirip onlara ikram etmeyi, üstüne kendi bulduğum ve isimlerini şahsen koyduğum kokteylleri büyük bir mutlulukla o sevdiğim dostlarıma içirmek istiyorum.
ama sonra düşünüyorum ki hepimiz bok sıçıyoruz, mükemmel olmanın ne anlamı var.
sen gittin, eve zeytin ezmesi alınmış.
"haydi bloglara bakalım" dedi ve uyumaya devam ettik.

bu da böyle bir anımdı.
tekrar teşekkürler eternal sunshine of the spotless mind.

20090226

cortney tidwell'in "la la" adlı şarkısını "oh la la" diye hatırladığım ve bunu dile getirdiğim zaman "azgın" damgası yediğim için dost dediğim insanları gözden geçirmeye karar verdim.
geçen gece 3.35 sularında, sevgilim uykusunda bana yarım ağızla "sana akşama ne yemek pişireyim" diye sordu. bu olaydan yaklaşık 2 ay önce "ya şu işi hallettin mi" ve "annemle konuştunuz mu" gibi cümleler kurmuştu. en sonunda dayanamadım ve dün gece ona uyurken "şimdi eternal sunshine olsa fonda" dedim, korktu, sıçradı.
bana iki dakika ver dedim. götümü döndüm yattım.
noldu
noldu
noldu
mcdonalds'ın soğan halkalarını tek başına yerken çok midem bulanıyor, psikolojik açıdan bunalıyorum, içim daralıyor, sıkılıyorum. yanında mutlaka bir patates veya big mac gerekiyor. yoksa gerçekten hayattan soğuyorum.

dur bi' su içip geliyorum.
tesadüflere inanırım.
burçini bindirdiğim varan turizm servisi, bindiğim kadıköy otobüsüyle aynı anda kadıköye geliyor.
üstüne üstlük bindiğim minibüste kimlik kontrolü yapılıyor. ikimiz de hala açız canım benim. bence aynı anda yiyeceğiz bugünün ilk yemeğini.
bi de sana o cümleyi son bir kez söyleyemedim ya, çok içimde kaldı.

20090225

bugün sevgilimle porno film baktık.
duygu'yla aynı anda blog açıp ismine "falan" koymamızın açıklamasını getirebilecek insana 1 hafta paris tatili.
i need your loving like the sunshine.

hay ağzına sıçayım.
sevgiliyi uyurken dakikalarca hiç durmadan izlemek pek güzel oluyormuş.
işin en tatlı yanı da o sırada izlendiğini farketmiyor olması. sırf bu cümleler bir sevgilinin paranoyak olmasını sağlayabilir. gözlerini hiç kapamadan, izlenme korkusu içinde içten içe, gecelerini "artık sabah olsun" çığlıklarıyla sömürebilir. maksat sevgi.
ayrıca neden ağzına sıçacağını bile bile seni en çok etkileyen şarkıyı açıp sürekli tekrar eder, milyonlarca kez dinlersin.
en basitinden, yaz olunca "kış gelsin", kış gelince de "yaz olsun" demek.
oje sürerken insanların her iki elini de kullanabiliyor olmak istemesi, ama bu eylem dışında bu isteğin başka hiçbir zaman su yüzüne çıkmaması.
Duşta kendi kendime ingilizce konuşuyorum.